Son Yaptırım Kararlarının İran Ekonomisine Etkisi
Dr.Abdurrahman Deveci, rahmandieji@yahoo.com
ABD başta olmak üzere Batı ülkeleri yıllardır İran’ın nükleer silahlara sahip olabileceğinden kaygı duymaktadır. Söz konusu endişe özellikle içinde bulunduğumuz yıl daha ciddi bir aşamaya gelmiştir. Beyaz Saray’ın İran’ın nükleer silah yapmaya yaklaştığı yönündeki açıklaması, kısa vadede İran’a karşı ciddi bir eylemde bulunmasının zorunlu olduğu mesajını içermektedir. ABD ve müttefiklerinin elinde iki seçenek bulunmaktadır: Birincisi, yaptırımlarla İran’ı ekonomik açıdan zayıflatmak ve sonucunda İran halkını devlet aleyhine ayaklandırmaktır. İkincisi ise, doğrudan İran’a askeri bir müdahalede bulunmaktır....
İran’a yönelik yaptırımlar 2006 yılında başlamıştır. Bugüne kadar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, İran’ın nükleer programlarıyla ilgili beş karar yayınlamıştır. En son karar, nükleer silah programlarıyla ve balistik füzelerin üretilmesiyle ilgili şahıs/şirket hesaplarının dondurulması ve bankalar ile ticari/sınaî şirketlere yaptırım uygulanmasını öngörmektedir.
Bu yaptırımların ne kadar etkili olacağı ve İran’ı tutumundan vazgeçirip vazgeçiremeyeceği İranlı siyasetçilerin de tartışma konusudur. İran’da, Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ve hükümet çevreleri yaptırımların etkisiz olacağından bahsederken, Uyuşmazlıkların Çözümü Konseyi Başkanı Haşimi Rafsancani ve Meclis Başkanı Ali Laricani gibi etkin figürler, olaya biraz daha gerçekçi yaklaşarak, yaptırımların ülkeyi ekonomik açıdan yıpratabileceği kanaatini dile getirmişlerdir.
İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, yaptırımları önemsiz ve etkisiz olarak göstermeye çalışmakta ve BM kararlarını kendi deyimiyle “değersiz bir kâğıt parçası” olarak nitelendirmektedir.
İran’da uzun yıllar Ticaret ve Sanayi Odası’nda etken bir rol oynayan Asadullah Asker Övladı, odaya ait internet sitesine verdiği demeçte, “önceki yaptırım kararlarının hafif bir şekilde uygulandığını, son yaptırımların da güçlü olmadığını” söylemiştir. İran’dan 80 ülkeye ihracat yapan Övladı, “bu yaptırımların öncekilere göre biraz farklı olduğunu, ancak yeni çözümler bulunmasıyla sorunların aşılabileceğini” belirtmiştir. Övladı, yine de son günlerde bu baskıların hissedilir hale geldiğini, bankalara yapılan yaptırım nedeniyle üretim ve ticaret alanında sorun yaşanabileceğini itiraf etmek zorunda kalmıştır.
İçinde bulunduğumuz dönem, İran’da tüccarlar tarafından en zor dönem olarak tanımlanmaktadır. Zira bir ülkede yatırım ve üretim yapabilme o ülkenin istikrarıyla bağlantılıdır. Bankalar ile ticari ve sanayi şirketleri aleyhine yapılan yaptırımlar, risklerin artmasına ve dolayısıyla faturaların yükselmesine neden olacaktır. Ayrıca değişik alanlardaki yaptırımlar sermayenin ülkeden çıkmasına yol açacaktır. İran’a yapılacak olan ihracatta da risk oranı artmaktadır. Sigorta fiyatlarının yükselmesi maliyetlerin artmasına ve sonuçta toplumun ekonomik sıkıntılar içerisine girmesine neden olacaktır.
Sürekli olarak bir ülke aleyhine karar alınması ve yaptırım uygulanması ise ekonomik sıkıntıların yanında, o toplumun psikolojisinin bozulmasına ve umutsuzlaşmasına neden olacaktır. Bu durumun devam etmesi de sosyal patlamalara neden olabilir.
İran’a yapılan son yaptırımlar etkisini çok erken göstermiştir. Son aylarda İran’da tüketim mallarının fiyatı %35 artmıştır. İran Maden ve Sanayi ve Ticaret Odası eski Başkanı Mohammad Reza Bihzadiyan, “Diplomasi İrani” adlı internet sitesine verdiği demeçte şöyle söylemiştir: “Bu yıl İran’ın ithalata ayırdığı para 95 milyar dolardır. Bu durum, yaptırımlar nedeniyle ürünleri öncekilere göre 30 milyar dolar daha pahalıya satın alacağımızı göstermektedir.”
Üstelik son yaptırım kararlarıyla birlikte askeri alanda da kullanılabilecek sanayi makine ürünleri artık İran’a satılamayacaktır. Dolayısıyla birçok fabrika kapanabilir ve bu durum birçok insanın işsiz kalmasına neden olabilir. Diğer taraftan, İran’ın petrol teknolojisinin dünyanın gerisinde kalması nedeniyle, bu ülkenin petrol ihracatı gün geçtikçe azalmakta ve dünya pazarında eski yerini kaybetmektedir.
Bihzadiyan’a göre yaptırımlar İran ekonomisini zayıflatmaktadır. Ona göre bugüne kadar İran’a yönelik birçok yaptırım kararlarının hiçbiri, gerçek anlamda uluslararası ölçekte olmamıştır. Daha önce ABD devlet olarak yaptırım uygulasa da, bu ülkedeki özel şirketler buna pek uymamışlardır. Ancak şimdi iş tamamen değişmiştir.
Yaptırımların ilk yansıması Tahran Pazarındaki kuyumcularda görülmüş ve tepkiler ülke genelinde yayılmaya başlamıştır. Hükümetin Pazar esnafına uygulamaya çalıştığı yeni vergi rejimi ve ortaya çıkan tepki sonucunda altın fiyatı bin tümenden bin 200 tümene çıkmıştır. Bir ay önce başlayan bu istikrarsızlık halen devam etmektedir. Altın Sikke fiyatı da büyük bir artışla 340 tümene kadar çıkmıştır. Bu durum, hükümetin baskılarına rağmen birçok kuyumcunun kapanmasına neden olmuştur.
Aslında kuyumcuların hükümet karşısında gösterdiği tepki, reformist hareketlerin devamı olarak da görülebilir. Şimdiye kadar hükümet esnaftan hissedilir bir tepki görmemiştir. Bugün ise hükümete ciddi uyarılar gelmeye başlamıştır. Ekonomik sıkıntılar yaşayan halk, yapılan baskılara rağmen uygulamalara itiraz etmektedir.
İran Merkez Bankası Başkanı Mahmud Bahmeni altın fiyatlarındaki yükselişi dünya altın piyasasına bağlamaktadır. Üst düzey bazı yetkililer ise bu durumu yabancıların İran’ın aleyhine yaptığı planlarla birleştirmektedir. Tahran Resulullah Karargâhı Komutanı Hüseyin Hemedani, “Habaronline” internet sitesine verdiği bir demeçte: “İran aleyhine yeni fitneler düzenlenmektedir. Onlar yeni bahaneler bulmaya çalışmaktadır. Anayasanın 44. Maddesi (sosyal adaletle ilgili) uygulanmadığı için bazıları millet arasına sızarak insanları devlete karşı isyan ettirmeye çalışmaktadır” ifadelerini kullanmıştır.
Devrim Muhafızları Ordusu’nun üst düzey komutanlarından Ahmedi Mugaddem ise yaptığı bir konuşmada şunları ifade etmektedir: “Ekonomik baskılarla ülkeyi istikrarsız, karmaşalı, huzursuz ve isyan vaziyetine getirmeye çalışıyorlar. Bugün fitne, iktisadi bir kıyafetle kendini göstermektedir. Bazıları her yerde boykot ve işten el çekme ve kapatma planları uygulamanın peşindeler. Ancak güvenlik güçleri bu fitne odaklarıyla mücadele etmektedir.
Reformcu lider Mehdi Kerrubi ise, bu tür yaklaşımları kabul etmeyerek, ekonomik krizin hükümetin beceriksizliğinden kaynaklandığını belirtmektedir. Ona göre, hükümet kendi zaaflarını muhaliflerin üstüne atmak ve düşmanlarını suçlu göstermek istemektedir.
Anlaşılan, İran makamları uygulanan yaptırımlar karşısında gerçek anlamda endişe duymaktadır. İran güvenlik makamları da halkın ayaklanmasını önlemek için çare üretmeye çalışmaktadır. Son bir yıldır gündemde olan sübvansiyonların kaldırılmasına yönelik programın, mevcut ekonomik durumu daha da kötüleştireceği belirtilmektedir. Ürünlerin fiyatının düşmesi için her zaman petrol parasını doğrudan destekte kullanan hükümet, şimdi bunu ortadan kaldırmaya ve yardımları nakit olarak maddi ihtiyacı olan halka dağıtmak istemektedir.
Enflasyonu körükleyecek olan bu girişimde başarılı olup olamayacağı da şüphelidir. Ancak devam etmesi halinde yaptırımların bir sene içinde İran ekonomisine ciddi zararlar vereceği bir gerçektir. Böyle bir durumda cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarına tepki göstererek protesto gösterilerinde bulunan İran halkının büyük bir kısmı, Ahmedinejad’ın izlediği siyasetten kaynaklanan ekonomik güçlükler nedeniyle, tepkilerinin dozajını artıracaktır. Ahmedinejad’ın nükleer silahlarla ilgili siyasetini devam ettirmesi de, İran’ın ekonomik olarak yıpranmasına ve halkın ayaklanmasına neden olabilir. En kötü ihtimalle, içeriden yıpranan İran’ın, fırsat peşinde olan Amerika ve İsrail’in silahlı saldırısına uğraması da uzak bir ihtimal değildir.
Original kaynagy: ORSAM
هیچ نظری موجود نیست:
ارسال یک نظر