Sahne Oyunu:
Taçmet
Korkacık
(Türkmensahra
Türkmenlerinin bir masalı esasında)
Dr. Abdurrahman Deveci
Roller:
Taçmet,
Kadın, Tilki, Kırlangıç, Ak dev, Kara dev
(Birinci sahne)
(Sahnede bir köy evi gözüküyor. Adi Taçmet olan genç
adam bir evin köşesinde oturuyor. Eşi yanında duruyor.)
Kadın: Hiç utanman yok mu senin? Soğuktan öldürecek
misin bizi?
Taçmet: Tamam o zaman sen söyle ne yapalım?
Kadın: Git ormandan odun getir.
Taçmet: Ormandan korkuyorum.
Kadın: Ormanın nesinden korkuyorsun sen?
Taçmet: Devlerinden korkuyorum.
Kadın: O zaman git de komşulardan borç al.
Taçmet: Korkuyorum.
Kadın: Neden?
Taçmet: Bu kadar borç alıp geri vermedik, bizden
bıkmışlar. Yine borç istersem bu defa dayak yerim.
Kadın: O zaman git ormana.
Taçmet: Korkuyorum.
Kadın: Lanet olası, soğuktan donacağız. Burada ölüp
kalalım mı yoksa?
Taçmet: Ben ne yapabilirim ki? İstersen kendin git.
Kadın: Ben kadın olarak odun toplamaya gideyim, sen evde
otur öyle mi?
Taçmet: Bir kere de ben kadın olayım sen erkek ol.
Kadın: Öyle mi? Ben eve bakıyorum, evi temizliyorum,
yemek yapıyorum, bunlar yetmiyor mu bana? Avlamak, odun bulmak gibi işleri erkeklerin yapacağı şeylerdir.
Taçmet: Ya yolda kurtlar beni yerse?
Kadın: Sopa al yanına! Korkut, kaçır onları.
Taçmet: Ama ben onları görünce bayılırım.
Kadın: Allah’ım nasıl bir korkak adama evlenmişim
ben. Her şeyden korkar. Ben bu adamla nasıl yaşayabilirim ki? ( Taçmammed’e
bakarak)
bıktım senin elinden? Gidecek misin, gitmeyecek misin?
Taçmet: Bana mı diyor sun?
Kadın: Hayır, babana diyorum.
Taçmet: Demiştim ya, hayır!
(Kadın
bir köşeden eline süpürge alıyor.)
Kadın: Öyle ise zorla seni göndereceğim.
(Kadın süpürge
ile adama saldırıyor. Taçmet
kaçıyor, kadın da
peşini bırakmıyor. Kadın süpürge ile onu dövüyor. Taçmet kapıyı açarak kendisini dışarıya atıyor.)
Kadın: Odun getirmeden eve
giremezsin.
Taçmet: Kapıyı aç dedim sana.
Kadın: Açmam.
Taçmet: İstediğin kadar dövebilirsin ama kapıyı aç.
Kadın: Asla!
Taçmet: Allah’ım! Şimdi ne yapayım ben?!
Kadın: Allah san odun getir diyor.
Taçmet: Ya getirmezsem?
Kadın: Eve giremezsin.
Taçmet: Vy öksüz kaldım anam, nerdesin sen? Yetiş!
(Kapının
ağzında oturuyor. O an bir tilki onun yanına geliyor.)
Taçmet: Hey Taçmet korkacık, haydı kalk yerinden!
(Taçmet
ürperip yerinden kalkıyor.)
Taçmet: Hey kim seslendi bana?!
Tilki: Benim
tilki.
Taçmet: Selam! selam efendim.
Tilki: Selam! Niye burada oturuyorsun? Delirdin mi? Aklını
mı yitirdin?
Taçmet: Ne yapayım karım eve sokmuyor.
Tilki: İyi
yapıyor, sen hak ediyorsun bunu? Haydı söyle bakalım, hazır mı?
Taçmet: Ne hazır mı tilki bey?
Tilki: Ne
olacak?! Haydı çabuk getir bakalım.
Taçmet: Ha… doğru söylüyorsun, kusura bakmayın,
unutmuşum. Şimdi getireceğim.
(Taçmet
tavuk yuvasını açarak bir yumurta alıp tilkiye veriyor.)
Taçmet: Tavuklar yeni yumurtlamış, sımsıcaktır.
Tilki: Tabii ki sımsıcak olacak, yoksa bana eski
yumurta mı vereceksin? Sakin unutma, bundan sonra ben gelmeden önce
hazırlayacaksın, yoksa kendini yerim.
Taçmet: Baş üstüne Tilki Bey.
Tilki: Duyamadım, yüksek!
Taçmet: ( Yüksek sesle) Baş üstüne Tilki Bbey.
Tilki: Pek iyi! O zaman ben kaçıyorum, yarın görüşürüz.
Taçmet: Güle güle! Beklerim yine!
(Tilki
koşarak gidiyor. Kadın ev içinden sesleniyor.)
Taçmet: Kiminle konuşuyorsun Taçmet?
Taçmet: Tilki Bey gelmişti.
Kadın: Yine mi yumurta verdin ona?
Taçmet: Ne yapayım, az kalsın beni yiyecekti.
Kadın: Yandım senin elinden! Tilki de adam yer mi?
Şimdi bu yaptığınla asla seni eve almayacağım. Don da kal orada, öl!
( Birinci sahnenin sonu)
***
(İkinci sahne)
(Önceki
sahne. Taçmet yerinde oturuyor.)
Taçmet: Hanım! Hey hanım!
Kadın: ( Evden) Zıkkım kökü!
Taçmet: Vallahı donuyorum, kapıyı açmayacak mısın?
Kadın: Hayır!
Taçmet: Allah’ım ne yapayım, kaç saattir böyle
oturuyorum. Şimdi donacağım.
Kadın: Oduna gitmiş olsaydın, şimdiye kadar elin
dolu gelirdin. Git odun getir evi ısıtalım. Sonra rahat rahat oturursun evde.
Taçmet: Odun getirsem eve alacak mısın?
Kadın: Neden almayım.
Taçmet: Ormana gitsem devler beni yemez mi?
Kadın: Hayır, yiyemezler. Sana yaklaşsalar sopayla
bıçakla kaçır onları. Emin ol ki seninle bir işleri olmaz.
Taçmet: Emin
misin?
Kadın: Eminim.
Taçmet: ( Kendi kendine) Ay kurnaz seni. Neyin ne
olduğunu kendim iyi anlıyorum. Devler beni görünce bana soracaklar mı? (
Bir az sakındıktan sonra)
Burada oturup donmaktansa iyidir. Belki de Allah acıdı da bir şey olmaz bana.
Kadın: Şimdi neyi bekliyorsun? Gitmeyecek misin?
Taçmet: Galiba başka çarem yok benim.
Kadın: Koş da git o zaman!
(Taçmet avlunun
bir köşesinden balta ve bir çuval alıyor. Baltayı çuvalda koyuyor. Birkaç adım
attıktan sonra yine dönüyor.)
Taçmet: Hey hanım! Yolda acıksam ne yiyeyim?
Kadın: Tavuk yuvasından bir yumurta al da git,
acıksan onu yersin.
(Taçmet
yumurta almak için kümesin kapısını açıyor. Tavuklar gıdaklayarak ortalığı
birbirine katıyor.)
Taçmet: Susun! Kesin seinizi! (
Tavuklar aralıksız gıdıklıyor. Tavuklardan biri elini gagalıyor.) Of elim, ah ah!
Kadın: Ne oldu Taçmet?
Taçmet: Yetiş!
Kadın: Yine ne oldu?
Taçmet: Tavuklar yumurta vermiyorlar.
Kadın: Onlardan da korkuyor musun?
Taçmet: Ben korkmamaya çalışıyorum ancak bunlar
benim kim olduğumu iyi biliyorlar ( Tavuklara bakarak) Tilkiye yumurta
verdiğimde neden hiç sesiniz çıkmıyordu ha?
Korkaklar! ( Tavukların kafalarına vuruyor.
Tavuklar daha fazla gıdaklıyorlar. Tamammet yumurtalrın birini çabuk alıyor) Oh, sonunda alabildim.
Utanmaz tavuklar! (
Kümesin kapsını kapatıyor)
Kadın: ( Kapının arkasından) Şimdi başka bahanen kaldı
mı?
Taçmet: Hayır, aklıma bir şey gelmiyor.
Kadın: Şimdi gerçekten gidecek misin?
Taçmet: Evet, başka ne yapayım? Sen eve sokmuyorsun
ki. Hoşça kal g benim. Büzel karım benim. Belki de bundan sonra bir birimizi
göremeyiz.
Kadın: Doğrudan gidiyor musun? İnanayım mı?
Taçmet: Kendim de inanamıyorum am galiba gidiyorum.
Kadın: O zaman bir şey diyeceğim sana.
Taçmet: Söyle bakalım.
Kadın: Eğer devlere ve kurtlara rastlarsan asla
telaşlanma. Aklını çalıştır. Aksi halde kolaylıkla seni yerler.
Taçmet: Ne yapayım yani?
Kadın: Aklını
ve zekanı kullan!
Taçmet: Tamam öyle yapmaya çalışırım. Ama sen bu
kadar eziyet ettin bana, akıl kalmadı ki bende.
Kadın: Yine bir şey diyeyim sana!
Taçmet: Tamam söyle!
Kadın: Sen hiçbir şeyden korkma. Unutma ki hayvanlar
cesur adamlardan korkuyorlar. Sen de kendini cesur göstermeye çalış!
Taçmet: Demek ki rüya görmeliyim.
( İkinci sahnenin sonu)
***
( Üçüncü sahne)
(Sahnede bir gür
orman görülür. Ağaçların üzerinde kar var. Taçmet elinde baltayla yürüyor. Bir
çığlık duyuluyor.)
Taçmet: ( Ürperiyor) Ha.. kimin sesi bu?
Kurut musun dev misin? Hanı nerdesin? (
Yine aynı çığlık duyuluyor. Sonra bir kırlangıçın sesi eştlir. Taçmet aşağıya
bakar.) hıım sen misin? Ah ah zevallı kırlangıç? Ne oldu sana ? Ay… zevallı ölmek
üzere! Hey karlanğıççık nasılsın canım?
(Kırlangıcı eline alıyor.)
Kırlangıç: Üşüyorum. Donuyorum.
Taçmet: Ay zevallı! Yoksa seni de karın evden kovdu
mu?
Kırlangıç: Hayır, benim karım yok ki! Dün yağan kar
yuvamı yıktı. Şimdi nereye gideceğimi, nasıl ısınacağımı bilmiyorum. Soğuktan
donuyorum.
Taçmet: Sen neden başka kırlangıçlar gibi sıcak
yerlere göçüp gitmedin ki. Kışa kalsan tabii ki donarsın.
Kırlangıç: Kırlangıçların göçtükleri zaman ben
hastaydım, onlarla gidemedim. Vay ne kadar soğuk!
Taçmet: Merak etme kırlangıcım, kendim ısıtırım
seni. ( Eli ile kırlangıcın vücudunu okşuyor.)
İyileştin mi
biraz?
Kırlangıç: Evet daha iyiyim.
Taçmet: En iyisi ben seni cebime koyayım, orada
iyice ısınırsın. ( Kırlangıcı ceketinin cebine
koyuyor)
burası nasıl? İyi mi?
Kırlangıç: Evet iyi! Ama burası çok da karanlık,
kafamı dışarı çıkarmak istiyorum.
( Taçmet onun
kafasını çıkarıyor.) Çok çok teşekkür ederim …Sizin adınız
neydi?
Taçmet: Benim adım Taçmet korkacıktır.
Kırlangıç: Taçmet korkacık?!
Taçmet: Hyır hayır benim adım Taçmet’dir. Ben korkak
değilim. Kim dedi bunu?
Kırlangıç: Kimse demedi? Tam tersi bence bu soğukta
evinden çıkıp buraya gelen adam cesaretli bir adam olmalı.
Taçmet: Belki, doğrusu ben de bilemiyorum. Belki de
cesaretli bir adamımdır. Peki sen şimdi uyu. Eğer fazla konuşursak devler
sesimizi duyup gelip bizi yerler. Sen uyu, asla konuşma! (
Kırlangıç başını aşağıya çekiyor) Korkma alışırsın bir azdan.
Kırlangıç: Tamam Taçmet cesur! Ben uyacağım ve sen
söylemeden kalkmam.
Taçmet: ( Kendi kendine) Gerçekten ben cesur
muyum? İnşallah öyleyimdir. Ama ben ki
karımdan bile korkuyorum. ( Giderken yolda yine
bir şeyle karşılaşıp korkarak bağırıyor.) Vay şimdi dev beni yer! (
Birdenbire kaçmak istiyor ama yine bir kez yerde bulunan o şeye bakıyor.)
Hayır galiba
bu dev değil. ( Duruyor)
Hıım… bu
devin kafasıymış ya. Evet devin kafası, Allaha şükür! Saldırıp beni yer diye
çok korktum vallahi. Ama devin kafasını da kim kesmiş Allah’ım?! Demek ki
devden daha güçlüler de varmış dünyada! Ben her zaman devden korkuyordum, şimdi
iyi fırsat, bakayım nasıl bir varlıkmış.
Kırlangıç: Hey Taçmet dışarıda neler oluyor?
Taçmet: Kötü bir haber var, burada devin kafası duruyor.
Kırlangıç: Dev kafası mı yoksa dev mi?
Taçmet: Devin kesik kafası.
Kırlangıç: Devin kafasından korkulmaz ki, hanı sen
bir cesur adamdın ya!
Taçmet: Evet ben cesur adamım.
Kırlangıç: Dev kafası ne biçim şey, söyler misin?
Taçmet: Bekle işte söyleyim. Onu alayım yerden.
Kırlangıç: Eline alabilecek misin?
Taçmet: Neden olmasın.
(Elindeki
çuvalı yerde koyup devin kafasını eline alıyor.)
Kırlangıç: Şekli nasıl?
Taçmet: Büyük kulakları var.
Kırlangıç: başka?
Taçmet: Başında iki omuzu var.
Kırlangıç: Ben de görebilir miyim?
Taçmet: Üşümezsen görebilirsin tabii.
Kırlangıç: Sadece kafamı dışarı çıkaracağım. (
Kafasını çıkarıyor)
Ya bu korkulacak şey değil ki, aksine çok da tatlıymış. İnekleri, danaları
hatırlatıyor.
Taçmet: Haklısın ineğe benziyor. (
Kendi kendine)
İyisi bunu götürüp eşime gösterip bir dev öldürdüm diyeyim, böylece o her zaman
benden korkar. ( Dev kafasını çuvala atıp çuvalı
götürüyor.)
Şimdi kuru bulmam lazım.
(Bir
az sonra güçlü ve korkunç bir ses duyuluyor.)
Ses: Hıım İnsan oğlunun kokusu var.
Taçmet: Vay bu defa gerçek dev!
(Taçmmammet dönüp
kaçmaya çalışıyor ancak Kara dev onu engelliyor. O bir taraftan kaçmaya
çalıştığında da Ak dev onun yolunu kapatıyor. Devler yüksek sesle kahkaha
atıyorlar.)
Ak dev: Eyvallah etimiz de tam zamanında geldi. Şimdi
birkaç şiş kebap yapabiliriz.
Taçmet: ( Korku ile
titreyerek)
Selam sayın devler.
Ak dev: Selam sana tatlı adamacık!
Kara dev: Nereye gidiyordun insanoğlu?
Taçmet: Odun toplamaya.
Ak dev: Burasının devlerin alanı olduğunu bilmiyor
muydun?
Taçmet: Evet biliyordum.
Ak dev: O zaman neden geldin buraya?
Taçmet: Doğrusu ben asla gelmek istemezdim ama bir
karım var ki devlerden daha kötü, o beni zorladı.
Ak dev: Neyse hoş geldin. ( Kara deve bakarak)
Haydı bu tatlı adamcığı götürüp kazana atalım. Hey insanoğlu haydı yürü!
(Devlerin biri Taçmet’in
arksına biri ise önüne geçip birlikte yürüyorlar. Eğri büğrü yollardan
geçiyorlar.)
Taçmet: ( Yol boyu kendi kendine konuşur.) Ay Allah’ım şimdi işim
bitti. Benden yemek yapmak istiyorlar. Bir an önce bir çare bulmam lazım. Ama
ne yapabilirim ki?! Karım akıl ve zekandan yararlan demişti, ama nasıl? Onlar
beni yemeden önce kesinlikle bir şey yapmam lazım. Bunların aklı yoktur, benim bunları
bir şekilde alt etmem lazım. Evet bir hile yapmam lazım, ama Allah’ım ben
bunlardan çok korkuyorum!
Kırlangıç: Taçmet korkma! Eğer korkarsan her şey
mahıv olur. Ya ne oldu sana, hani sen cesur adamdın ya!
Taçmet: Hey yavaş konuş, sesini duyarslarsa seni de
yerler.
Ak dev: Hey insanoğlu kiminle konuşuyorsun sen?
(Kırlangıç
başını aşağıya çekiyor.)
Taçmet: Kendimle konuşuyorum.
Ak dev: Kendine ne dersin?
(Kırlangıç
yine başını kaldırıyor.)
Kırlangıç: Taçmet, cesur ol, yoksa oyunu
kaybedersin!
Taçmet: Tamam elimden gelenini yapacağım. Yeni
şeyler düşünmem lazım, kolay kolay teslim olmamalıyım.
( Üçüncü sahnenin sonu)
***
(Dördüncü
Sahne)
(Ormanda
bir alan gözükmektedir. Ortada büyük bir kazan var. Kazan suyu kaynamış ve onun
altındaki ateşten duman çakmaktadır. Ak dev Kara dev ve Taçmet geliyorlar.)
Ak dev: Durun!
Kara dev: Su iyice kaynamış. Pirinç yeterince
pişmiştir.
Ak dev: O zaman etimizi de kazana atıp iyice
pişirelim. Elbiselerini çıkartıp önce iyice yıkayalım bunu, sonra kazana
atarız!
(Devler
Taçmet’in elbisesini çıkartmak istiyorlar.)
Taçmet: Hey durun bakalım, kim ile karşı karşıya
olduğunuzu biliyor musunuz?
(Devler ellerini çekip hayretle ona bakıyorlar.) siz şimdiye kadar Taçammet cesur’un adını duymadınız mı?
(Devler ellerini çekip hayretle ona bakıyorlar.) siz şimdiye kadar Taçammet cesur’un adını duymadınız mı?
Devler: Hayır, duymadık.
Taçmet: Siz benim neden ormana geldiğimi biliyor
musunuz?
Devler: Odun toplamaya gelmedin mi?
Taçmet: Hayır, ben onu şakadan söylemişimdim. Ben
aslında dev avlamaya geldim.
Devler: dev avlamaya mı?!
(Devler
hayretle birbirine bakıp sonra kahkaha atmaya başlıyorlar.)
Ak dev: Bu bir karış boyunla bizi mi avlayacaksın?
Taçmet: Boyuma bakarsanız aldanırsınız.
Ak dev: Ne demek istiyorsun sen?
Taçmet: Benim yüz dev kadar gücüm olduğunu söylemek
istiyorum.
Ak dev: O zaman söyle bakalım kaç dev avladın
şimdiye kadar.
Taçmet: Çok dev avladım ben, bir, iki, üç, dört,
beş, altı, çok yani…Ben siz beni misafir olarak davet ettiniz diye düşünmüştüm.
Beni yemeye getirdiğiniz aklıma bile gelmemişti. Beni yiye bileceğinizi mi
düşünüyorsunuz? Şimdi kimin kimi yiyeceğini göstereceğim size!
(Çuvaldan
baltasını çıkartıyor. Kara dev bir adım geriye gidiyor.)
Ak dev: ( Kara deve bakarak) Hey manyak, Devleri rezil ettin sen; o bir kişi biz iki kişiyiz.
Bu adamcık ne yapabilecek ki, gel ders verelim şuna.
(Taçmet’in
etrafında dönüyorlar. Taçmet baltasını kaldırıyor.)
Taçmet: ( Kendi kendine) Ey tanrım, şimdi ne
yapayım, ben bunları vuramam ki.
Ak dev: Hey insanoğlu ne diyorsun kendi kendine.
Taçmet: Aklımdan destek almaya çalışıyorum.
Ak dev: Akıl da ne?
Taçmet: Bende olan siz de olmayan bir şey.
Kara dev: Nasıl bir şey? Tatlı mı? Yiyecek bir şey
mi?
Taçmet: Hayır hayır, görünmeyen bir şey, ancak
insana sınırsız bir güç verir. İnsan aklı sayesinde her şeyi yenebilir.
Ak dev: doğru söylüyorsan gel bakalım bizi
yenebilecek misin; biz iki kişiyiz sense bir.
(Taçmet’in
etrafında dönüyorlar.)
Devler: Ey tatlı insanoğlu! Şimdi yiyeceğiz seni!
Taçmet: ( Yavaşça) Allah’ım yetiş imdadıma!
Kırlangıç: ( Ceketin
cebinden kafasını dışarıya çıkarıp alçak sesle)
Taçmet bir az cesaretli ol, yoksa ezilirsin.
Taçmet: ( Devlere
bakarak)
Siz hala benim ne kadar güçlü olduğuma inanmıyor musunuz? İşte ikinizi de yok
edeceğim.
Ak dev: Hayır, yapamazsın!
Taçmet: Siz zayıf ama tatlı hayvanlarsınız, o yüzden
sizi öldürmek istemiyorum, ancak isterseniz gücümü size ispat edebilirim.
Devler: İspat et bakalım.
Taçmet: Benimle yarışabilecek misiniz?
Ak dev: Hayır biz şimdi seni yiyeceğiz. Biz çok açız.
Kara dev: Ya o yemesin bizi. Gel yarışıp deneyelim
onun gücünü, bir zaman doğru söylüyor olmasın.
Ak dev: Bizi yenemez, hiçbir insanoğlu yenemez bizi.
Kara dev: Ama bu biri başkalardan farklı görünüyor.
Gel yarışalım onunla, bakalım doğru mu yalan?
Taçmet: Evet gelin yarış yapalım. Siz yenerseniz
beni yerseniz, ben yenersem sizi.
Kara dev: Gel bir deneyelim.
Ak dev: Tamam, seninle yarışmaya hazırız.
Taçmet: ( Kendi kendine) Galiba şimdi planım
tuttu.
Kırlangıç: ( alçak ses ile) Aferin Taçmet, çok iyi.
Şimdi ne yapacaksın?
Taçmet: Dur bir az kafamı çalıştırayım. (
Devlere bakarak)
Hey devcikler! Biz üç tür yarış yapabiliriz. İlk inde her kes bir taşı sıkıp
onun yağını dışarı çıkarmalıdır, tamam mı?
Devler: Ne?
Taçmet: Her kes bir taşı eline alıp onu öyle bir
sıkmalı ki yağı dışarı çıksın. Bunu yapan ilk yarışın yenicisidir.
Devler: Taştan da yağ çıkar mı?
Taçmet: Tabii ki! Ama param parça olması lazımdır.
Devler: Tamam biz hazırız.
(Kara
dev büyük bir taşı yerden alıp sıkıp kırıyor. Ancak içinden yağ çıkmıyor.)
Ak dev: Ay beceriksiz! Biz devlerin şerefini oynadın
sen, çekil ben çıkartayım yağını.
(Ak dev yerden
bir taş alıp sıkıyor ancak o da yağ çıkartamıyor. Taçmet yumurtayı çuvaldan
çıkarıyor.)
Ak dev: Ya neden yağı çıkmadı bunun?
Taçmet: Yağ çıkartmak her kesin işi değildir canım.
İsterseniz ben çıkartayım.
Devler: Çıkart bakalım.
Taçmet: (Yumurtaya
bakarak)
Oy karnım çok acıktı ama ne yapayım ki seni yiyemem. Vay…seni kırmak
zorundayım.
(Taçmet
yumuratay kırıyor.)
Taçmet: Bakınız görün içi dolu yağdır.
Devler: Hayret bir şey ya!
Taçmet: Şaşılacak bir şey yok bunda. Her işin bir
tarzı vardır. Bu sihirli ellerin yapamayacağı bir iş yoktur.
Dev ak: Yoksa sen cadı mısın?
Taçmet: Ben cadılara ders veriyorum, onların hepsi
benim çırağlarımdır.
Kara dev: ( Şaşkınlıkla) Ooo…
Taçmamamet: Siz sıradan biri ile karşılaştığınız mı sandınız?
Şimdi ikinci maçı yapalım mı?
Ak dev: ( Şüphe ile) Evet hazırız.
Taçmet: Kim bir taşı alıp en uzak yere atarsa o
maçın yenicisidir. Tamam mı?
Ak dev: Tamam.
(Devler
taş armaya başlıyorlar. Taçmet kırlangıcı ceketinin cebinden çıkartıyor.)
Taçmet: Önce siz sonra ben. ( Kırlangıca bakarak)
Hey kırlangıç, şimdi senin yardım etmen lazım. İyileştin mi sen?
Kırlangıç: Evet iyice ısındım.
Taçmet: O zaman ben şimdi seni atacağım. Sen uç da
git uzaklara, ıssı yerlere, soğuktan donmayacağın bir yere, tamam mı?
Kırlangıç: Tamam Taçmet, sen bana çok iyilik yaptın,
ben ıssı yere giderim ama sen de kendine mukayyet ol, kendine iyi bak!
Taçmet: Tamam sevgili kırlangıcım.
(Devlerin
her biri bir taş bulup geliyo.)
Devler: Biz atmaya hazırız.
Taçmet: O zaman önce siz atın bakalım becere biliyor
musunuz.
(Devler
taşları epey uzaklarda atıyorlar.)
Taçmet: Bir şey beceremiyorsunuz. Ben bundan 10 kat daha
uzağa atmazsam adım Taçmet cesur değildir.
(Kırlangıcı
atıyor. Kırlangıç uçup uzaklara gidiyor. Devler hayretle onu seyrediyorlar.
Taçmet: Benim attığım taş dağlar derelerdi aşıp sıcak
bir yere gidecek.
(Devler
hayretle Taçmet’e bakıyor.)
Kara dev: Gerçekten güçlü adammış ya.
Ak dev: Ey insanoğlu sen iki defa bizi yenebildin,
ancak ben senin gücünü denemek isterim. Bakalım yine bizi yenebilecek misin.
Taçmet: Evet, şartın nedir?
Ak dev: Sen bizimle güreşeceksin. Eğer bizi yere
vurabilirsen sen kazanıyorsun, ancak yapamazsan senin güçlü olmadığın, sadece
bir sihirbaz olduğun ortaya çıkacak ve bizim tatlı yemeğimiz olacaksın.
Taçmet: Güreşelim mi?
Ak dev: Evet güreşelim, böylece her şey açıkça belli
olur.
Taçmet: Hey devler yanmış yemeğin kokusu geliyor!
Devler: Ah haklısın pirincimiz yanıyor.
Ak dev: Ama biz hala et pişirmedik ki.
Kara dev: Etsiz de yiyemeyiz.
Taçmet: Doğru söylüyor. Etsiz yiyemeyiz.
Kara dev: O zaman ne yapalım?
Taçmet: Sizden birini kazana atsam olmaz mı?
Kara dev: hayır.
Taçmet: Neden hayır, yemek yemeden nasıl güreş
yapacağız.
Ak dev: Doğru söylüyor önce bir şeyler yiyip
güçlenmemiz lazım. Ancak başka bir şey yememiz gerekir.
Taçmet: Hım şimdi aklıma geldi. Şimdi en iyisi bir
devin kafasını yiyelim. Sonra daha iyisini yaparız.
Devler: Dev kafası mı?
Kara dev: Hangimizin?
Taçmet: Şimdi sizin kafanızı yemeyeceğiz. Onu yarın
kahvaltıya bırakalım. Şimdi başka bir devin kafasını yiyelim.
(Çuvalı
açıp gelirken yolda bulduğu dev kafasını
çıkartıyor.)
Ak dev: (Şaşkınlıkla) Bu kafayı da nereden
buldun?
Taçmet: Ben size söyledim ya, dev avlamaya geldim
demedim mi? Gelirken bu dev karşıma çıktı da, ben de çok açtım ve dayanamadım.
Hemen öldürdüm yedim etini, kusura bakmayınız. Kafasını da yarın kahvaltı da
kelle paça yaparım diye düşünüyordum.
Devler: ( Korkuyle) Öyle mi?..
Ak dev: Bu devi sen mi öldürdün?
Taçmet: Evet müsaadenizle.
Ak dev: Ben bu devi tanıyorum, pehlivan bir devdi.
Taçmet: O zaman siz hala pehlivan görmemişsiniz.
Kara dev: ( Korkuyla) Ya bu da kim, cellat!
Ak dev: Şimdi neyi bekliyorsunuz? Dev kafasını hemen
atınız kazana, pişirip yiyelim.
Ak dev: Hayır ben dev kafasını yiyemem.
Kara dev: Ben de.
Taçmet: Demek ki yemek yemeden güreşmek
istiyorsunuz.( Devler sessiz duruyorlar) Demek ki güreşmek istemiyorsunuz
( Kendi kendine) İnşallah öyledir.
Ak dev: ( Kuşkulu) Neden olmasın, güreş
yapacağız.
Taçmet: ( Kendi kendine)
Allah’ım
yetiş imdadıma!
Ak dev: Ne diyorsun?
Taçmet: Pehlivanlar adetine göre tek tek güreş
yapmalıyız diyorum.
Ak dev: Tamam hazırız. (
Kara deve bakarak)
Gel önce sen güreş yap!
Kara dev: Ama benim bağırsaklarım ağırıyor, çok acım
ben yapamam.
Ak dev: Süs da gel güreş, korkak!
(Kara
dev korka korka öne gidiyor. Taçmet de küçük gövdesi ile onun karşısında
duruyor. Ellerini birbirinin beline atıyorlar. Birkaç kere birbirinin etrafında
dönüyorlar. O esnada Taçmet hep göğe bakıyor.)
Taçmet: (Alçak sesle) Allah’ım kendin yardım
et! Bu dev heybeti ile beni tarumar eder.
Kara dev: Sen neden hep göğe bakıyorsun?
Taçmet: Düşünüyorum da, seni hangi dağa hangi göğe
atacağımı bilmiyorum.
Kara dev: Vay… bağırsağım ağırıyor. Ben şimdi güreş
yapamam.
(Kara
dev Taçmet’i bırakıyor.)
Ak dev: Ey beceriksiz git güreş!
Kara dev: Hayır, ben ölmek için çok gencim, hala
izdivaç bile etmedim. Ben canımdan doymadım.
(Kaçmaya
başlıyor.)
Ak dev: (Titreyen sesle) Ey korkak!
Taçmet: Şimdi sen yalnız kaldın. Güreş yapacak mısın
yoksa şimdi atayım mı seni kazana?!
Ak dev: ( Korkarak) İyisi ben gidip o
korkağı döndüreyim. Sen bekle.
(Ak
dev de kaçmaya başlıyor. Taçmet zıplayıp neşeyle bağırıyor.)
Taçmet: Vay ne güzel, ikisi de kaçtılar. Benden
korktular. Taçmet korkacıktan, hayır Taçmet cesurdan. İnanamıyorum. Ben nerede
onlar nerede. (Gözü yemek kazanına düşüyor) Evet pirinç de hazır.
Önce iyice karnımı doyurup uzanayım, sonra odun toplarım.
(Dördüncü
sahnenin sonu)
***
(Beşinci
sahne)
(Ak
dev ve Kara dev ormanda koşarak kaçarken onların önüne tilki çıkıyor.)
Tilki: Ey büyük devler nereye gidiyorsunuz?
Ak dev: Hey tilki bu yönden gitme, bir acımasız
insanoğlu hepimizi avlamaya gelmiş.
Tilki: Hayret şey ya! Durun bakalım o nasıl insanmış
ki ben onu şimdiye kadar görmemişim?
(Devler
duruyorlar.)
Kara dev:
Boyu bir karış ama gücü şeytan gücü gibi!
Tilki: Yok ya?! Kim o nereliymiş? Adı ne?
Ak dev: Nereli olduğunu bilmiyoruz ama adı Taçmet Cesurmuş.
Tilki: (Yüksek sesle
gülmeye başlıyor)
Yapmayın ya, buralarda sadece bir Taçmamaet vardır, o da Taçmet korkacıktır.
Kara dev: Hayır, Taçmet Cesur!
Tilki: Uzun boylu zayıf bir adam değil mi?
Ak dev: Evet!
Tilki: Ya o Tamçammet korkacıktır. Ben kendim her
gün evine gidip onu korkutup bir yumurtasını alıyorum. O sizi aldatmış, gelin
ben kendim onun dersini vereyim.
Kara dev: Ya bizi yerse?!
Tilki: Böyle bir şey yapamaz, gelin ondan bir
yumurta alıp vereyim size.
Ak dev: Doğru mu diyorsun?
Tilki: Tabii ki, yürün gidelim.
Devler: (Şüpheli)Tamam bakalım ne olacak.
(Beşinci sahnenin sonu)
***
(Altıncı sahne)
(Sahnede Taçmet’in
evi gözüküyor. Kadın evde oturup ip sarıyor. Taçmet arkasına bir top odun alarak gelip kapıyı çalıyor.)
Taçmet: Kapıyı aç hanım!
Kadı: Kimsin?
Taçmet: Kim olacak. Kocan geldi, Taçmet cesur.
Kadın: Odun getirdin mi yoksa?
Taçmet: Kapıyı aç dedim.
Kadın: Odunsuz geldiysen eve getirmem seni.
Taçmet: Önce kapıyı aç sonra gör nasıl döndüğümü.
Devleri kaçırdıktan sonra ben şimdi senden mi korkacağım?
(Ayağı
ile kapıyı sert teperek açıyor.)
Kadın: ( Yerinden
kalkarken)
Hey kırdın kapıyı.
Taçmet: Kırdıysam kırdım, al bu da odun!
(Odunu
yere koyuyor.)
Kadın: Vay be! Hoş geldin Taçmet! Maşallah sana
maşallah, şimdi evin erkeği oldun.
Eline ayağına sağlık!
Taçmet: Ya sen biliyor musun, iki devi korkutup
kaçırdım ben. Bundan sonra hiçbir hayvandan korkmam.
Kadın: sahi mi?
Kadın: Evet bundan sonra sen de haddini bil. Senden
de korkmam. Oh ev de ne kadar soğukmuş. Küreği ver çatıdaki karları atayım.
Kadın: Taçmet! Bu gerçekten sen misin?
Taçmet: Tabii ki benim. Haydı küreği ver bakalım.
(Kadın küreği
verir. Taçmet evden dışarı çıkıyor. Basamağı eve dayandırıp çatının üstüne
çıkıyor. Karları kürelemeye başlıyor. Tilki, ak dev ve kara dev geliyorlar.)
Tilki: Hey Taçmet korkacık! İn aşağıya bakayım.
Taçmet: ( Hayretle
bakıyor. Kendi kendine)
Yine geldiler Allah’ım! ( Bağırarak) Nihayet geldin mi
tilkicik, çoktan beri bekliyordum seni?
Tilki: Aşağıya inecek misin yoksa biz varalım mı?
Taçmet: Şimdi
geliyorum. ( Oturduğu yerden yüksek sesle devleri
saymaya başlıyor. Sonra bağırıyor) Hey cimri tilki! Ben senin babandan üç dev alacağım
vardı. Neden iki tane getirdin. Hanı üçüncüsü nerede?
Ak dev: Sen bizi borcunu vermeye getirdin mi?
(Tilkinin
boğazını sıkıyor.)
Tilki: Hayır, yalan söylüyor!
Taçmet: Bekle ben gelip ikisinin de teslim alayım.
Üçüncüyü de hemen getireceksin.
Ak dev: ( Nara ile tilkiye) Ey hain, seni öldüreceğim.
(Kara deve) Başımız belaya girmeden hemen
kaçalım.
(Devler
tilkiyi de götürüp kaçmaya başlıyorlar)
Son
05079899029- 05398604389
هیچ نظری موجود نیست:
ارسال یک نظر